-R-
(Kaynak: Dr.H.Açıkalın 'ın son derece başarılı Yunaca-Türkçe
Tıp Terimleri Sözlüğü çalışması)
Rabdomyosarkoma: Ραβδομυοσαρκομα (Ravdomyosarkoma). Ραβδος (Ravdos):
Çubuk, baston, değnek- Μυο (Myo): Kas- Σαρκος (Sarkos): Et. Çizgili (uzun
lifli) kasların habis neoplazması (kanseri).
Ragad: Ραγας (Ragas). Yarık. Burun deliklerinden veya ağız
köşelerinden başlayarak ışın şeklinde yayılan yüzeyel, uzunlamasına
nedbeler (skarlar). Konjenital Sifilis (Doğumsal Frengi) için çok
karakteristik bir bulgudur.
Rafe (Raphe): Ραφή (Rafî). Dikiş, dikme, sütür. Aynı zamanda,
Dil’in dorsal (sırt) yüzeyinde bulunan median (orta) oluk.
Retorik: Ρητορική (Ritorikî). Söz söyleme sanatı, hitâbet.
Rinensefalon: Ρίνεγκεφαλος (Rînekefalos). Ρίς (Rîs):
Burun-Εγκέφαλος (Ekêfalos): Beyin. Kokubeyni.
Rinit: Ρίνειτις (Rînitis). Burun iltihâbı. Ρίς (Rîs): Burun-Ειτις
(İtis): İltihâbî durum.
Rinofima: Ρίνοφιμα (Rînofima). Ρίς (Rîs): Burun- Φυμα (Fima):
Verem. Bir tür burun kanseri.
Rinoloji: Ρίνολογία (Rînologîa). Ρίς (Rîs): Burun-Λόγος (Lôgos):
Bilim, bilgi, kelam. Burun hastalıklarıyla ilgilenen tıp dalı.
Rinoplasti: Ρίνοπλαστία (Rînoplastîa). Ρίς (Rîs): Burun-Πλασσεω (Plaseo):
Şekil vermek, şekillendirmek. Burun üzerinde gerçekleştirilen cerrahî
müdâhale.
Rinore: Ρίνορροια (Rînoria). Ρίς (Rîs): Eski Yunanca burun-Ρροια
veya Ρηa (Ria): Akıntı. Burun akıntısı, özellikle Beyin-Omurilik Sıvısı’nın
(BOS, CSL) burundan gelmesi.
Rinosporidoz: Ρίνοσποριδωσις (Rînosporidosis). Ρίς (Rîs):
Burun-Σπόρος (Spôros): Tohum, çekirdek, tâne-Ωσις (Osis): Durum, hâl
bildiren bir sonek. Burun mukozasında, kulaklarda, larenks’te yerleşen bir
tür mantarın oluşturduğu enfeksiyon.
Rinosporidyum: Ρίνοσποριδιον (Rînosporidion). Ρίς (Rîs):
Burun-Σπόρος (Spôros): Tohum, çekirdek, tâne. Bir tür mantar.
Ritm: Ρυθμος (Rithmos). Düzen.
Rizopod: Ρίζοποδες (Rîzopodes). Ρίζα (Rîza): Kök-Ποδί (Podî):
Ayak. Kökbacaklı(lar).
Rizotomi: Ρίζοτομία (Rîzotomîa). Ρίζα (Rîza): Kök- Tομη (Tomi):
Kesi, kesit, insizyon. Omurilik cerrahisinde, sinir köklerinin kesilmesi.
Rodyum: Pοδο (Rodo). Gül. "Gül tuzları” anlamında. Bir kimyevî
element. Rh.
Romatik: Ρευματικη (Revmatiki). Romatizmaya değgin. Ρευμα (Revma):
Akım, akıntı, yel, cereyan, elektrik.
Romatizma: Ρευματισμός (Revmatismôs). Ρευμα (Revma): Akım,
akıntı, yel, cereyan, elektrik. Genellikle bağ dokusunu ilgilendiren ve bu
nedenle de ağrı, sertleşmeler, kas veya eklemlerde şişmeler şeklinde
kendini gösteren hastalık.
Romatoid: Ρευματοειδος (Revmatoidos). Ρευμα (Revma): Akım,
akıntı, yel, cereyan-Ειδος (İdos): Suret, şekil. Romatizmaya benzeyen. Örn.
Romatoid Artrit.
Romatoloji: Pευματολογία (Revmatologîa). Ρευμα (Revma): Akım,
yel, cereyan-Λόγος (Lôgos): Bilim, bilgi, kelam. Akımbilim, romatizma ile
ilgilenen tıp dalı.
Romatolojik: Ρευματολογικη (Revmatologiki). Ρευμα (Revma): Akım,
yel, cereyan-Λόγος (Lôgos): Bilim, bilgi, kelam. Akımbilim, romatizma ile
ilgilenen tıp dalına değgin.
Rombensefalon: Ρομβοεγκεφαλος (Romvoekefalos). Ρόμβος (Rômvos):
Topaç, çıkrık, eşkenar dörtgen, tekerlek-Εγκέφαλος (Ekêfalos): Beyin, kafa
içi. Beynin bir bölümü. Ard beyin, Ard imik, Ard inük.
Romboid: Ρομβοηδη (Romvoidi). Ρόμβος (Rômvos): Topaç, çıkrık,
eşkenar dörtgen biçimli, tekerlek-Ειδος (İdos): Suret, biçim. Baklava
dilimi biçiminde olan. Örn. Musculus Rhomboideus (Baklava dilimi biçiminde
kas).
Ronküs: Ρόγχος (Rôghos). Horultu, horlama. Akciğerlerin
dinlenmesi sırasında duyulan özel bir ses. Bronşlardaki tıkanıklığa delâlet
eder.
Rupia: Ρυπαρος (Riparos). Kirli, pis, murdar. Bir çeşit kabuk
teşekkülü, Sifilis’in (Frengi) ikinci devresine ait geç bir belirti.
-S-
Sakkarolitik: Ζαχαρολυτικη (Zaharolitiki). Sakkaroliz yapma
özelliği olan.
Sakkaroliz: Ζαχαρολυσις (Zaharolisis). Ζάχαρις (Zâharis):
Şeker-Λυσις (Lisis): Çözme, çözünme, çözülme, erime. Karbonhidratların
parçalanması veya sindirilmesi.
Sakkaromiçes: Ζαχαρομυκητας (Zaharomikitas). Ζάχαρις (Zâharis):
Şeker-Μυκητας (Mikitas): Mantar. Bir tür mantar.
Salpingografi: Σαλπιγγογραφία (Salpigografîa). Σαλπυγγας (Salpigas)
veya Σαλπιξ (Salpiks): Borazan, Fallop tübü-Γραφω (Grafo): Yazmak. Uterus
içine, tubalara yayılacak şekilde bir kontrast madde zerkedildikten sonra
yapılan radyolojik tetkik.
Salpingogram: Σαλπιγγογραμμα (Salpigograma). Σαλπυγγας (Salpigas)
veya Σαλπιξ (Salpiks): Borazan, Fallop tübü-Γραμμα (Grama): Harf. Uterus
içine, tubalara yayılacak şekilde bir kontrast madde zerkedildikten sonra
yapılan radyolojik yazım.
Salpingo-ooferektomi: Σαλπιγγο- Ώάριονεκτομη (Salpingo-Ôarionektomi).
Σαλπυγγας (Salpigas) veya Σαλπιξ (Salpiks): Borazan, Fallop tübü- Ώάριον (Ôârion):
Yumurtalık-Εκτομη (Ektomi): Cerrahî olarak çıkarmak. Bir Fallop tübünün ve
ovaryumun (Yumurtalık) cerrahî yöntemlerle birlikte çıkarılması.
Salpingostomi: Σαλπυγγοστομια (Salpigostomia). Σαλπυγγας (Salpigas)
veya Σαλπιξ (Salpiks): Borazan, Fallop tübü-Στόμα (Stôma): Ağız. Fallop
tüblerinde devamlılığı sağlamak için gerçekleştirilen operasyon,
ağızlaştırma.
Salpinjektomi: Σαλπυγγεκτομη (Salpigektomi). Σαλπυγγας (Salpigas):
Borazan, Fallop tübü-Εκτομη (Ektomi): Cerrahî olarak çıkarma. Fallop
borusunun cerrahî olarak çıkarılması.
Salpinjit: Σαλπιγκιτής (Salpigitîs). Salpinks iltihâbı. Σαλπυγγας
(Salpigas): Borazan, Fallop tübü-Ειτις (İtis): İltihâbî durum.
Salpinks: Σαλπυγγας (Salpigas). Borazan. Tıp terimi olarak,
Yumurta arkı, ovaryum arkı, Fallop tübü.
Sapremi: Σαπραιμία (Sapremîa). Σάπιος (Sâpios): Çürümüş,
çürük-Αιμα (Ema): Kan. Saprofit organizmaların dolaşımda bulunan
toksinlerine ve artık maddelerine karşı meydana gelen jeneralize
(genelleşmiş) bir vücud reaksiyonu (tepkisi).
Saprofit: Σαπροφυτος (Saprofitos). Σάπιος (Sâpios): Çürümüş,
çürük-Φυτόν (Fitôn): Bitki, nebât. Ölen veya çürümekte olan hayvanî yahut
nebâtî (bitkisel) organizmalardan elde olunan ve serbest olarak yaşayabilen
mikroorganizma.
Sarkoid: Σαρκοειδος (Sarkoidos). Σαρκος (Sarkos): Et-Ειδος (İdos):
Suret, cins, şekil, biçim. Et biçiminde olan, etsi. Deride, akciğerlerde ve
diğer organlarda meydan çıkan bir grup lezyon.
Sarkoidoz: Σαρκοειδωσις (Sarkoidosis). Σαρκος (Sarkos): Et-Ειδος
(İdos): Suret, cins, şekil, biçim-Ωσις (Osis): Durum, hâl. Histolojik
(Dokubilimsel) bakımdan tüberküloza benzeyen, ancak etyolojisi (sebebi)
bilinmeyen granülomatöz (tanecik yapılı) bir hastalık. Daha ziyâde Lenf
(Akkan) bezleri ve kemiklerde ortaya çıkar.
Sarkolemma: Σαρκολήμμα (Sarkolîma). Σαρκος (Sarkos): Et-Λήμμα
(Lîma): Hat, fırka, işâret, alâmet, yol-yöntem, kabuk, sargı, örtü. Kas
liflerinin en dış kısmını örten ince zar.
Sarkoma: Σαρκωμα (Sarkoma). Σαρκος (Sarkos): Et-Ωμα (Oma): Tümör,
ur. Bağ dokusundan kaynaklanan bir tür kötü huylu (habis, malign) tümör.
Sefalik: Kεφαλικος (Kefalikos). Başa ait, başla ilgili.
Sefalji: Κεφαλγία (Kefalgîa). Κέφαλος (Kêfalos): Kafa- Αλγος (Algos):
Ağrı. Başağrısı. Headach, Céphalgie.
Sefalometri: Κεφαλομετρια (Kefalometria). Κέφαλος (Kefalos):
Kafa, baş- Μετρω (Metro): Ölçmek. Başın ölçümü.
Sefalosel: Κεφαλοκηλή (Kefalokilî). Κέφαλος (Kêfalos): Kafa, baş-
κηλή (Kilî): Fıtık. Beyin hernisi (fıtığı), beynin kafatasından dışarı
doğru sarkması, taşması.
Sefalosporin: Κεφαλοσπορινη (Kefalosporini). Κέφαλος (Kêfalos):
Kafa, baş- Σπορος (Sporos): Tohum. Bir tür antibiyotik.
Sempatektomi: Συμπαθεκτομη (Simpathektomi). Συμ (Sim): Eş, ortak,
birarada-παθος (pathos): duyu, duygu, duyum, his, dert, acı, hastalık. Hüsn-ü
teveccüh, şefkat, merhâmet, ortak duygu-Eκτομη (Ektomi): Cerrahî olarak
çıkarma. Sempatik Sinir Sistemi’ne ait bir bölümün cerrahî olarak
çıkarılması.
Sempati: Συμπάθεια (Simpâthia). Συμ (Sim): Eş, ortak, birarada-παθος
(pathos): duyu, duygu, duyum, his, dert, acı, hastalık. Hüsn-ü teveccüh,
şefkat, merhâmet, ortak duygu.
Sempatik: Συμπαθητικός (Simpatitikôs). Merhâmetli, cana yakın,
Sargın, yeltek. Periferik (Çevresel, otonom) sinir sisteminin bileşen
sistemlerinden biri. Göğüs-Bel (Thorako-Lumbal) bölgede, omurganın her iki
tarafında uzanan iki adet zincirden müteşekkildir. Bütün düz kaslara sinir
lifleri gönderir.
Sempatolitik: Συμπαθολυτικός (Simpatholitikôs). Συμπαθεια (Simpathia):
Eş duygu-Λυσις (Lisis): Çözülme, erime, çözüm. Sempatik sistemi çökertici,
çözücü anlamında.
Sempatomimetik: Συμπαθομημητικός (Simpatomimitikôs). Συμ (Sim):
Ortak, eş-Παθος (Pathos): Hastalık, acı, dert, his, duygu - Μιμησής (Mimisîs):
Öykünme, taklid etme, benzetme, temsil etme. Sempatik sisteme öykünen, onun
etkilerine benzer etkiler gösteren.
Sempatik sistemi harekete geçirici anlamında.
Semptom: Σύμπτωμα (Sîmptoma). Bulgu, buluntu. Bir hastalığın
sübjektif (öznel) belirtisi veya ortaya çıkış tarzı.
Semptomatoloji: Συμπτωματολογία (Simptomatologîa). Σύμπτωμα (Sîmptoma).
Bulgu, buluntu. Bir hastalığın sübjektif (öznel) belirtisi veya ortaya
çıkış tarzı-Λόγος (Lôgos): Bilim, bilgi, kelâm. Semptomlarla ilgilenen Tıp
dalı.
Sendrom: Συνδρομή (Sindromî). Συν (Sin): Ortak, eş-Δρόμος (Drômos):
Yol. Yardım, eş yol. Tıp terimi olarak, birçok hastalığın birarada
görülmesi.
Senkop: Συγκοπή (Sigopî). Kesilme, durma, sekte. Bayılma.
Senkron: Σύγχρονος (Sîghronos). Συν (Sin): Ortak, eş- Χρονος (Hronos):
Zaman. Eşzamanlı.
Sentetik: Συνθετικός (Sinthetikôs). Sentez yoluyla elde edilmiş
olan, terkibî, Bireşimsel.
Sentez: Συνθεση (Sinthesi). Συν (Sin): Ortak, eş-Θεση (Thesi):
Sav, tez. Bireşim, terkip, tertip.
Sentrozom: Κεντροσομα (Kendrosoma). Κεντρο (Kentro): Merkez- Σωμα
(Soma): Cisim, beden, gövde. Hücrelerin sitoplazmasında (hücre plazması)
bulunan ve çekirdek bölünmesi ile ilgili küçük, noktavî bir oluşum.
Sepsis: Σήψις (Sîpsis). Çürüme, kokuşma. Cerahat meydana getiren
mikroorganizmalar tarafından enfekte edilmiş olma durumu.
Septisemi: Σήπτικαιμία (Sîptikemia). Σήψις (Sîpsis): Çürüme,
kokuşma. Cerahat meydana getiren mikroorganizmalar tarafından enfekte
edilmiş olma durumu-Αιμα (Ema): Kan. Kanda uzun süre bakteri bulunması ve
bakterilerin kanda çoğalması, kan zehirlenmesi.
Sfenoid: Σφηνοειδη (Sfinoidi). Σφήνα (Sfîna): Kama-Ειδος (İdos):
Nevi, cins, suret, biçim. Kama biçiminde olan, kaması. Kafatası kaidesinde
yer alan kemiklerden biri, Os Sphenoidale. Arka tarafta Occipital Kemik ile
(Başlangıç kemiği) ile ön tarafta Ethmoid kemikle (Kalbursu kemik), yan
taraflarda da parietal (Çitsi) ve Temporal (Şakak) kemiklerle eklem yapar.
Sferosit: Σφαιρακύτος (Sferakîtos). Σφαίρα (Sfêra): Küre-Κύτος (Kîtos):
Hücre. Kürevî alyuvarlar. Normalde alyuvarlar (Eritrositler) bi-concave’dır
(Bi-Konkav: Çift taraflı-içbükey).
Sferoid: Σφαιροειδη (Sferoidi). Kürevî. Örn. Articulatio
Spheroidea: Kürevî Eklem.
Sfigmograf: Σφιγμογραφος (Sfigmografos). Σφίγγω (Σfîgo): Sıkmak,
sıkıştırmak. Σφυγμός (Sfigmôs): Nabız- Γραφω (Grafo): Yazmak. Bileğe (Arteria
Radialis) üzerine yerleştirilen ve nabız hareketlerinin kaydedilmesini
sağlayan cihaz.
Sfigmokardiyograf: Σφιγμοκαρδιογραφος (Sfigmokardiografος).
Σφίγγω (Σfîgo): Sıkmak, sıkıştırmak. Σφυγμός (Sfigmôs): Nabız-Καρδια (Kardia):
Kalb-Γραφω (Grafo): Yazmak. Radial nabızı ve Kalb atımlarını aynı ânda
kaydeden bir cihaz.
Sfigmokardiyografi: Σφιγμοκαρδιογραφία (Sfigmokardiografîa).
Σφίγγω (Σfîgo): Sıkmak, sıkıştırmak. Σφυγμός (Sfigmôs): Nabız-Καρδια (Kardia):
Kalb-Γραφω (Grafo): Yazmak. Radial nabızı ve Kalb atımlarını aynı ânda
kaydetme.
Sfigmometre: Σφιγμομετρο (Sfigmometro). Σφίγγω (Σfîgo): Sıkmak,
sıkıştırmak. Σφυγμός (Sfigmôs): Nabız-Mετρω (Metro): Ölçmek. Nabızölçer.
Sfinkter: Σφίγγοθυρίς (Sfîgothirîs). Σφίγγομαι (Sfîgome):
Sıkışmak, sıkılmak-Θυρίς (Thirîs): Pencere, küçük kapı, dolab gözü.
Kasıldığı zaman bir açıklığın kapanmasını sağlayan daire şeklindeki kas,
tabiî kas. Örn. Anal Sfinkter.
Sfinkterektomi: Σφίγγοθυρεκτομη (Sfîgothirektomi). Bir sfinkterin
cerrahî olarak çıkarılması.
Sideroblastik: Σιδηροβλαστικη (Sidirovlastiki). Σίδηρος (Sîdiros):
Demir- Βλάστος (Vlâstos): Filiz, sürgün, yeni oluş. Demiryapımsal. Örn.
Sideroblastik Anemi.
Sideropeni: Σίδηροπενία (Sîdiropenîa). Σίδηρος (Sîdiros):
Demir-Πενία (Penîa): Fakirlik, züğürtlük. Demir azlığı.
Sideropenik: Σίδηροπενία (Sîdiropenîa). Σίδηρος (Sîdiros):
Demir-Πενία (Penîa): Fakirlik, züğürtlük. Demir azlığına ilişkin.
Sideroz: Σίδηρωσις (Sîdirosis). Σίδηρος (Sîdiros): Demir- Ωσις (Osis):
Durum, hâl. Kanda veya dokularda aşırı miktarda demir bulunması. Genelde,
Akciğerlere demir oksid inhalasyonu (solunması) ortaya çıkan bir çeşit
pnömokonyoz.
Sifilis: Σύφιλις (Sîfilis). Frengi. Trepanoma Pallidum isimli bir
mikroorganizma tarafından meydana getirilir.
Sifilitik: Συφιλιδικός (Sifilidikôs). Frengili, Frengi’ye değgin.
Sigmoid: Σιγμοίδη (Sigmoîdi). Tıp terimi olarak, “S” veyâ “C”
şeklinde olan. Örn. Colon Sigmoideum: Kalın barsakların “S” biçimindeki
parçası.
Sigmoidoskop: Σιγμοίδοσκοπος (Sigmoîdoskopos). Σιγμοίδη (Sigmoîdi):
Tıp terimi olarak, “S” veyâ “C” şeklinde olan. Örn. Colon Sigmoideum: Kalın
barsakların “S” biçimindeki parçası-Σκõπος (Skôpos): Bakan, gözleyen,
muâyene eden. Sigmoid kolon’un muâyenesinde kullanılan bir cihaz.
Sigmoidostomi: Σιγμοίδοστομία (Sigmoîdostomîa). Σιγμοίδη (Sigmoîdi):
"S" veyâ "C" şeklinde olan. Örn. Colon Sigmoideum: Kalın barsakların “S”
biçimindeki parçası-Στόμα (Stôma): Ağız. Sigmoid kolon düzeyinde
geliştirilen kolostomi (kalın barsak ağızlaştırılması).
Siklit: Κυκλειτις (Kiklitis). Κυκλος (Kiklos): Daire, çember,
döngü-Ειτις (İtis): İltihâb. Gözde bulunan ‘Corpus Ciliare’nin iltihâbı.
Kornea’da, ‘Keratatik Presipitasyonlar’ (Kornea Çökmeleri, boynuzsu
çökmeler) adıyla bilinen küçük akyuvar kümelenmeleri ile kendini belli
eder. Çoğu zaman İriditis (İris iltihâbı) ile birlikte görülür.
Siklodializ: Κυκλοδιαλυσις (Kiklodialisis). Kυκλος (Kiklos):
Daire, döngü, çevrim- Διάλυσις (Diâlisis): Eritme, ayırma, tahlil, dağılma,
fesh, lağv. Glokom hastalığında, göz içi basıncı azaltmak amacıyla ön
kamara ile perikordial boşluk arasında oluşturulan bağlantı.
Siklodiatermi: Kυκλοδιαθερμία (Kiklodiathermîa). Κυκλος (Kiklos):
Daire, döngü, çevrim- Δια (Dia): arasından, içinden- Θερμα (Therma): Isı.
Gözde bulunan Corpus Ciliare’nin diathermi yöntemiyle ortadan kaldırılması.
Siklopleji: Κυκλοπληγή (Kiklopligî). Κυκλος (Kiklo): Daire,
döngü, çevrim- Πληγή (Pligî): Darbe, Yara, vurum, vurulma, vurgun, inme.
Gözdeki Musculus Ciliaris kasının felci.
Sikloplejik: Κυκλοπληγηκός (Kiklopligikôs). Siklopleji’ye değgin.
Siklotimi: Κυκλοθίμια (Kiklothîmia): Κυκλος (Kiklos): Daire,
döngü, çevrim- Θυμος (Thimos): Hafıza, bellek. Eski ismi Manik-Depresif
hastalık olan bir psikiyatrik bozukluk. Hasta, biribirini izleyen depresyon
ve mani periodlarının sürekli etkisi altındadır.
Siklotomi: Κυκλοτομη (Kiklotomi). Κυκλος (Kiklos): Daire, döngü,
çevrim- Τομη (Tomi): Kesi, kesit, insizyon. Corpus Ciliare’den (Kirpiksi
cisim) kesi yapılarak Glokom vak’âlarının drenaj yoluyla tedavisine imkân
veren bir yöntem.
Sikoz: Σικωσις (Sikosis). Σικα (Sika): İncir-Ωσις (Osis): Durum,
hâl bildiren bir sonek. Örn. Sikosis Barbae (Tinea Barbae: Erkeklerde,
sakallı bölgelerde meydana gelen püstüler tipte folikül iltihâbı).
Silindir: Kύλινδρος (Kîlindros). Yuvak.
Silindroma: Κύλινδρομα (Kîlindroma). Κύλινδρος (Kîlindros):
Silindir, yuvak- Ωμα (Oma): Tümör, Ur. Tükürük bezlerinin habis (malign,
kötü huylu) tümörlerinde, bazal hücreli kanserlerde ve endotelyoma’larda
görülen bir hâl. Uzun ve bükülü hyalin liflerden oluşan bir tümör.
Simbiyoz: Συμβίωσις (Simvîosis). Συμ (Sim): Eş, ortak-Βιος (Vios):
Hayat-Ωσις (Osis): Durum, hâl. Ortak yaşam. Bir mikroorganizma ile gelişkin
bir canlının birbirlerinden yararlanmak suretiyle yaşamlarını devam
ettirmeleri. Ortakyaşarlık.
Simblefaron: Συμβλεφαρον (Simvlefaron). Συμ (Sim): Eş,
ortak-Βλεφαρον (Vlefaron): Gözkapağı. Gözkapağının göz küresine yapışması
durumu.
Simetri: Συμμετρία (Simetrîa): Συν (Sin): Eş, ortak, birarada-μετρω
(metro): Ölçü, ölçmek. Bakışım.
Simetrik: Συμμετρικός (Simetrikôs). Tenâzür. Συν (Sin): Eş,
ortak, birarada-μετρω (metro): Ölçmek, ölçü. Simetriye değgin. Bakışımsal.
Simfizis: Συνφυσις (Sinfisis). Συμ (Sim): Eş, ortak, birarada-Φυσις
(fisis): tabiat, doğa. Kaynak (Bitişiklik, kaynamışlık anlamında, birarada
olma). Fibro-kartilaj (Lif-kıkırdak) yapıda bir eklem bağlanma tipi.
Simfizyotomi: Συνφυσιοτομη (Simfizyotomi). Συνφυσις (Sinfisis):
Bir eklem bağlanma tipi-Τομη (Tomi): Kesme, kesit, insizyon. Pubis
ekleminin kesilmesi. Dar Pelvis’lerde (Leğenlerde), çocuğun doğumunu
kolaylaştırmak için eskiden uygulanan bir operasyon.
Sinapsis: Συναπσις (Sinapsis). Συνάπτω (Sinâpto): Birleştirmek,
raptetmek. Sinir hücreleri arasında bulunan mikroskopik aralıklar, bunlar
sinirsel iletiyi sağlarlar.
Sinaptik: Συναπτικός (Sinaptikôs). Συνάπτω (Sinâpto):
Birleştirmek, raptetmek. Sinaps’a değgin, sinaps’la alâkalı.
Sindaktili: Συνδακτιλια (Sindaktili). Συν (Sin): Eş,
ortak, birarada-δακτυλος (daktilos): Parmak. Yapışık-birleşik parmak,
perdeli parmak. Sindaktilizm olarak da bilinir.
Sindesmoz: Συνδεσμος (Sindesmos). Συν (Sin): Eş, ortak, birarada-δεσμος
(desmos): bağlantı, bileşke.
Sinehia: Συνεχεια (Sinehia). Devamlılık. Vücud bölümleri arasında
meydana gelen anormal birleşmeler. Örn. İris’in ön kısmında Kornea’ya, arka
kısımda ise Lens’e yapışması.
Sinerji: Συνεργια (Sinergia). Συν (Sin): Eş, ortak, birarada-εργα
(erga): İş. Eş çalışma, ortak iş üretimi, biraraya gelerek iş gücünü
arttırma. Örn. İki ilâcın birarada etki göstermesi.
Sinerjik: Συνεργος (Sinergos). Βir diğeri ile birlikte faaliyet
gösteren herhangi bir faktör.
Sinestezi: Συναισθησις (Sinesthisis). Eş duygu, eş his, eş
vicdan.
Sinkizis: Συνχυσις (Sinhisis). Συν (Sin): Eş, ortak, birarada-
Χύσιμον (Hîsimon): Akıtma, dökme. Göz’deki Humor Vitreus’un dejeneratif
(yozlaştırıcı) bir hastalığı. Synchysis Scintillans: Adı geçen sıvıda küçük
opasitelerin (yoğunlukların) mevcut oluşu.
Sinkondrozis: Συνχονδροσις (Sinhondrosis). Kıkırdak bağlantı.
Sinoptik: Συνοπτικός (Sinoptikôs). Özetleyici. Συν (Sin): Eş,
ortak, birarada-οψις (opsis): Görme. Eşgörsel.
Sinoptofor: Συνοπτοφωρο (Sinoptoforo). Συν (Sin): Eş, ortak,
birarada-οψις (opsis): Görme-φορευω (forevo): taşımak. Üstüste-eş görmeyi
ölçen ve Oftalmoloji biliminde kullanılan bir araç.
Sinovektomi: Συνοβεκτομη (Sinovektomi). Συνοβια (Sinovia): Συν
(Sin): Εş, ortak, birarada-ώον (Ôôn): Yumurta. Yumurta akı eşi, benzeri,
formunda olan madde. Söl, ağık, oynak sıvısı-Εκτομη (Ektomi): Cerrahî
olarak çıkarma. Sinoviyal zarın çıkarılması. Eski bir metod.
Sinoviya: Συνοβια (Sinovia). Συν (Sin): Εş, ortak, birarada-ώον (Ôôn):
Yumurta. Yumurta akı eşi, benzeri, formunda olan madde. Söl, ağık, oynak
sıvısı. Bir eklem boşluuğunun iç yüzeyini kaplayan zar tarafından
salgılanan sıvı.
Sinoviyoma: Συνοβιωμα (Sinovioma). Συνοβια (Sinovia): Συν (Sin):
Εş, ortak, birarada-ώον (Ôôn): Yumurta. Yumurta akı eşi, benzeri, formunda
olan madde. Söl, ağık, oynak sıvısı-Ωμα (Oma): Tümör, ur. Kaynağını
Sinoviyal zardan alan tümör.
Sinovit: Συνοβειτις (Sinovitis). Συνοβια (Sinovia): Συν (Sin):
Εş, ortak, birarada-ώον (Ôôn): Yumurta. Yumurta akı eşi, benzeri, formunda
olan madde. Söl, ağık, oynak sıvısı-Ειτις (İtis): İltihâbî durum belirten
bir sonek. Sinoviyal zarın iltihâbı.
Sirengomiyeli: Σύριγγομυαλία (Sîrigomialîa). Σύριγγα (Sîriga):
Boru, şırınga-Mυαλος (Mialos): Beyin, İlik. Sinir Sistemi’nin dejeneratif
(yozlaştırıcı) bir hastalığı. Beyin sapında ve Omurilik’in üst bölümlerinde
boşluklar oluşur ve bunların çevresinde fibröz (lifsi) doku reaksiyonu
meydana gelir. Ağrı ve ısı duyusunu algılama yeteneği ortadan kalkar.
Sirengomiyelosel: Σύριγγομυαλοκηλή (Sîrigomialokilî). Σύριγγα (Sîriga):
Boru, şırınga- Μυαλος (Mialos): Beyin, ilik-Κηλή (Kilî): Fıtık. Spina
Bifida’nın en şiddetli şekli. Spina Bifida: Omurlardaki (Vertebra) nöral
arkların (yayların, kavislerin) kapanmaması nedeniyle, Canalis Spinalis
(Omurilik Kanalı) muhtevasının arka taraftan dışarıya doğru çıkması. Bu
şekilde beliren yapısal kusur. Yarık, genelde lumbo-sacral (bel-kuyruk
sokumu) bölgede yer alır.
Siroz: Κίρρωση (Kîrosi). Portakal renginde olan. Bir organın
sertleşmesi. Özellikle karaciğerde oluşan ve fibrosis’le (lifleşme)
sonuçlanan dejeneratif (bozunumsal) değişiklikleri ifâde etmek için
kullanılan bir terim. Kliniğinde; asit, portal dolaşımın sekteye uğraması,
hematemez (kan kusma), sarılık (ikter), splenomegali (dalak büyümesi)
tablosu görülür.
Sirsoid: Κιρσοειδη (Kirsoidi). Κιρσος (Kirsos): Bir toplardamarın
genişlemesi- Ειδος (İdos): Şekil, biçim, suret, cins, nevi. Genişlemiş,
kıvrıntılı bir damarı andıran, varisoid. Örn. Sirsoid Anevrizma: Kafatası
üzerinde, ciltaltı tümörü olarak ortaya çıkan, nabazan veren dolaşık
vaziyetteki kan damarlarından müteşekkil kitle.
Sistalji: Κύσταλγία (Κîstalgîa). Κύστις (Kîstis): Kese-Αλγος (Algos):
Ağrı. Kese ağrısı (Mesâne ağrısı).
Sistem: Συστημα (Sistima). Düzen
Sistematik: Συστηματικός (Sistimatikôs). Sistemli.
Sistit: Kύστίτιδα (Kîstîtida). Κύστις (Kîstis): Kese- ειτις (itis):
İltihâbî durum. Genellikle bakteryel enfeksiyonlara bağlı olarak meydana
gelen idrar kesesi (vesica urinaria) iltihâbı.
Sistitom: Kύστοτομος (Kîstotom). Κύστις (Kîstis): Kese-Τομη (Τomi):
Kesi, kesim, insizyon. Göz merceği kapsülünün insizyonu için kullanılan
hassas cerrahî aygıt.
Sistocel: Κύστοκήλη (Kîstokîli). Κύστις (Kîstis): Kese-Kήλη
(Kîli): Fıtık. İdrar kesesi arka cidarının vajina ön duvarına doğru bir
çıkıntı (fıtık) oluşturması.
Sistodiatermi: Κύστοδιαθερμία (Kîstodiathermîa). Κύστις (Kîstis):
Kese-δια (dia): arasından, içinden- θερμία (Thermîa): Isı, hararet.
Sistoskop aracılığıyla veya açık ameliyat sırasında idrar kesesi
cidarlarına koterize edici elektrik akımı verilmesi.
Sistografi: Κύστογραφία (Kîstografîa). Κύστις (Kîstis):
Kese-γραφώ (grafô): Yazmak. İçine kontrast madde dolması sağlandıktan sonra
yapılan radyolojik idrar kesesi incelemesi.
Sistogram: Κύστογραμμα (Kîstograma). Κύστις (Kîstis): Kese-γραμμα
(grama): harf. İdrar kesesini gösteren röntgen filmi. Örn. Micturating
Cystogram: Hasta idrar yaparken çekilen sistogram.
Sistol: Συστολή (Sistolî). Συστέλλω (Sistêlo): Çekmek, toplamak,
toplanmak, çekilmek. Kalbin kanı vücuda pompalamak için kasılması, diyastol
karşıtı. Ulat, takallüs, toplanma.
Sistolitiazis: Κύστολιθιασις (Kîstolithiasis). Κύστις (Kîstis):
Kese-λιθος (Lithos): Taş. İdrar kesesinde taş bulunması hâli.
Sistometri: Κύστομετρία (Kîstometrîa). Κύστις (Kîstis):
Kese-Μετρο (Metro): Ölçü. İdrar kesesine ait basınç değişmelerinin
incelenmesi.
Sistometrogram: Κύστομετρογραμμα (Kîstometrograma). Κύστις (Kîstis):
Kese-Μετρο (Metro): ölçü- γραμμα (grama): Harf. Çeşitli şartlar altında
idrar kesesinde mevcut başlangıç değişikliklerinin kaydedilmesi.
Sistoplasti: Κύστοπλαστία (Kîstoplastîa). Κύστις (Kîstis).
Kese-πλασσεώ (plaseô): Şekil vermek, şekle sokmak. İdrar kesesinin cerrahî
olarak tamir edilmesi.
Sistoskop: Kύστοσκόπία (Kîstoskôpîa). Κύστις (Kîstis):
Kese-Σκοπευώ (Skopevô): Bakmak, gözlemek, muâyene etmek. İdrar kesesi,
üreter ve böbreklerle ilgili durumların teşhis ve tedavisinde kullanılan
bir çeşit endoskopik aygıt.
Sistoskopi: Κύστοσκοπία (Kîstoskopîa). Κύστις (Kîstis):
Kese-Σκοπευώ (Skopevô): Bakmak, gözlemek, muâyene etmek. İdrar kesesi,
üreterler ve böbreklerin teşhisi ve tedavisi için başvurulan endoskopik
yöntem.
Sistostomi: Κύστοστομη (Kîstotomi). Κύστις (Kîstis): Kese-Στόμα (Stôma):
Ağız. İdrar kesesinin batın cidarına ağızlaştırılması.
Sistotomi: Κύστοτομη (Kîstotomi). Κύστις (Kîstis): Kese-Τομη (Tomi):
Kesi, kesim, insizyon, biçme. İdrar kesesinde yapılan insizyon, kesi.
Sistoüretrit: Κύστο-ουρεθρειτις (Kîstourethritis). Κύστις (Kîstis):
Kese-Ουρεθρα (Urethra): İdrar borusu-ειτις (itis): İltihâb. İdrar kesesi ve
üretranın birlikte iltihâbı.
Sistoüretrografi: Κύστο-ουρεθρογραφία (Kîsto-urethrografia):
Κύστις (Kîstis): Kese-Ουρεθρα (Urethra): İdrar borusu-Γραφώ (Grafô):
Yazmak. Kontrast madde ile doldurulduktan sonra yapılan idrar kesesi ve
üretra (radyolojik) incelemesi.
Sistoüretrogram: Κύστο-ουρεθρογραμμα (Kîsto-urethrograma). Κύστις
(Kîstis): Kese-Ουρεθρα (Urethra): İdrar borusu-Γραμμα (Grama): Harf. İdrar
kesesi ve üretrayı birlikte gösteren röntgen filmi.
Sistoüretropeksi: Κύστο-ουρεθροπεξια (Kîstourethropeksia). Kύστις
(Kîstis): Kese-Ουρεθρα (Urethra): İdrar borusu-Πεξια (Peksia): Tesbit etme,
sâbitleme. İdrar kaçırmanın önüne geçmek için yapılan ve idrar kesesi ile
üst üretranın ön tarafa tesbit edilmesini sağlayan girişim.
Sitoliz: Κύτολυσις (Kîtolisis). Κύτος (Kîtos): Hücre, ambar-Λυσις
(Lisis): Erime, çözülme, çözüm. Hücrenin erimesi, dejenere olması,
parçalanması.
Sitoloji: Κύτολογία (Kîtologîa): Κύτος (Kîtos) veya Κύτταρος (Kîtaros):
Hücre, ambar –Λόγος (Lôgos): Bilim, söz, kelâm, bilgi, mantık. Hücrebilim.
Sitopatik: Κύτοπαθειτικος (Kîtopathitikos). Κύτος (Kîthos):
Hücre-Παθος (Pathos): His, duygu, duygulanım, hastalık, dert. Hücre
hastalığına değgin.
Sitoplazma: Κύτοπλασμα (Kîtoplasma). Kύτος (Kitôs): Hücre, ambar-
Πλάσμα (Plâsma): Mahlûk, yaratık, varlık, sıvı. Çekirdek dışında yer alan
yaşayan hücre bölümü.
Sitostaz: Κύτοστασις (Kîtostasis). Κύτος (Kîtos): Hücre,
ambar–Στάσις (Stâsis): Duruş, durma, vaziyet, hâl. Hücre gelişiminin
durağanlaşması.
Sitotoksik: Κύτοτοξικός (Kîtotoksikôs). Κύτος (Kîtos):
Hücre-Τοξικός (Toksikôs): Zehirli. Hücreler için zehirli olan madde.
Siyalogog: Σίαλογογο (Sîalogogo). Σίαλος (Sîalos): Tükrük-Αγω (Ago):
Öncülük etmek, önünü açmak. Tükrük akımını arttıran madde.
Siyalogram: Σίαλογραμμα (Sîalograma). Σίαλος (Sîalos): Tükrük-
Γραμμα (Grama): Harf. Tükrük bez ve kanallarının radyolojik olarak
incelenmesi.
Siyalolit: Σίαλολιθος (Sîalolithos). Σίαλος (Sîalos): Tükrük-
Λιθος (Lithos): Taş. Tükrük bez veya kanallarında meydana gelen taş.
Siyanoz: Κυάνωσις (Kiânosis). Mavileşme, Morarma. Κυανω (Kiano):
Eski Yunanca’da koyu mavi. Hipoksi (Oksijensizleşme) durumundaki dokuların
mavimsi bir renk alması. Dudaklarda, ciltte ve tırnak diplerinde farkedilir.
Siyatik: Ίσχίαδικη (İshîadiki). Ίσχίον (Ishîon): Kalça. Nervus
İschiadicus boyunca mevcut olan, bu bölgedeki ağrı. Sciatic Sinir (Nervus
İschiadicus).
Siyezis: Κυεσις (Kiesis). Hâmilelik. Örn. Pseudosiyezis: Çocuk
sahibi olmayı aşırı derecede isteyen bazı çocuksuz kadınlarda görülen ve
gerçek gebeliğe ait erken belirtileri aynen taklit eden belirti ve
semptomlar, Yalancı Gebelik.
Skafoid: Σκαφοειδος (Skafoidos). Σκάφη (Skâfi): Tekne,
sandal-Ειδος (İdos): Cins, suret, şekil. Tekne biçiminde olan anlamında.
Karpal (El Bileği) ve Tarsal (Ayak Bileği) bölgelerde bulunan bir kemik, Os
Scaphoideus.
Skibala (Skibalum): Σκυβαλον (Skivalon). Gübre. Yuvarlak
ve sert olan gaita parçaları.
Skiröz: Σκληρός (Sklirôs). Sert, katı, kuru, çetin, gaddar,
marhâmetsiz. Sert Bağ (Connectif) dokusundan yapılı olan bir çeşit kanser,
Sert Meme Kanseri.
Sklera: Σκλειρα (Sklira). Σκληρός (Sklirôs): Sert, çetin, gaddar,
merhametsiz, pek. Göz akı, katıman, pekkat. Göz yuvarının güçlü çiti. Μαvi-beyaz
fibröz (lifsi) yapıdadır ve ön tarafta Kornea ile kaynaşır.
Sklerit: Σκλειρειτις (Skliritis). Sklera: Σκλειρα (Sklira): Göz
akı, katıman, pekkat. Göz yuvarının güçlü çiti-Ειτις (İtis): İltihâb.
Sklera’nın iltihâbı.
Skleroderma (Skleroderma): Σκληροδερμα (Skliroderma). Σκληρός (Sklirôs):
Sert, çetin, gaddar, merhametsiz, pek-Δερμα (Derma): Deri, cild. Deride
yerel olarak meydana gelen bir ödemin (şişliğin), daha sonra sertleşmesi,
atrofiya uğraması ve yara hâline gelmesi. Yerel ya da yaygın plaklar
şeklinde meydana gelen cild atrofisi (geriliği, gelişememesi) olarak
değerlendirilir. Yerel biçimine “Morphea” adı da verilir. Yaygın şekli,
eklemlerde ve yüzde hareket kısıtlanmasına yol açar. Myokard’ın (Kalb kası)
diffüz (yaygın) fibrosis’ine (lifleşmesine) de yol açar. Sklerema.
Skleroma: Σκλειρωμα (Skliroma). Σκλειρα (Sklira). Göz akı,
katıman, pekkat- Ωμα (Oma): Tűmőr, ur. Sklera’nın tümörü.
Sklerotomi: Σκλειροτομη (Sklirotomi). Σκλειρα (Sklira). Göz akı,
katıman, pekkat-Τομη (Tomi): Kesme, kesi, insizyon. Sklera’nın kesisi.
Skleroz: Σκληρωσις (Sklirosis). Σκληρός (Sklirôs): Sert, çetin,
gaddar, merhametsiz, pek-Ωσις (Osis): Durum, hâl. Bir dokunun aşırı
derecede sertleşmesi veya aşırı derecede fibrözleşmesi (lifleşmesi).
Multiple Sclerosis (Disseminated Sclerosis- Yaygın Sertleşme, Çoklu
Sertleşme): Genellikle genç erişkinlerde meydana gelen ilerleyici
karakterde bir sinir hastalığı. Beyin’deki sinir kılıflarında, Omurilik’te
ve Nervus Opticus’ta (Görme Siniri) sclerosis’i tâkiben plaklar hâlinde
meydana gelen dejenerasyonlar şeklinde kendini gösterir (Glial Scar).
Skolyoz: Σκολιωσις (Skoliosis). Omurganın yan tarafa doğru yay
oluşturması.
Skotoma: Σκοτομα (Skotoma). Σκοτεινός (Skotinôs): Karanlık,
anlaşılmaz. Görme sahasında mevcut olan kör nokta.
Skotopik: Σκοτοπικός (Skotopikôs). Karanlığa değgin, zayıf ışıkla
ilgili.
Smegma: Σμίγμα (Smîgma). Σμίγω (Smîgo): Karıştırmak,
birleştirmek, kavuşturmak. Merhem. Sünnet derisi veya klitoris’in alt
kısmında biriken yağlı salgı. Bu maddenin kadınlarda Cervix Uteri (Rahim
boynu) kanserlerine yol açtığı biliniyor ve çözűm olarak sűnnet öneriliyor.
Soma: Σωμα (Soma). Beden, gövde, oyrum, cisim, oyur.
Somatik: Σωματικος (Somatikos). Σωμα (Soma): Vücud, beden.
Cisim. Vücuda değgin, vücuda ait.
Somatotopik: Σωματοτοπίκός (Somatotopîkôs). Σωμα (Soma):
Beden, vücud, cisim-Τοπος (Topos): Yer, mahal. Oyrumyerel.
Somatotropik: Σωματοτροπικός (Somatotropikôs). Σωμα (Soma):
Beden, vücud, cisim-Τροπή (tropî): çevirme, döndürme, devirme, geri dönme.
Oyruma yönelik, bedene yönelik.
Somatotropin: Σωματοτροπινη (Somatotropini). Σωμα (Soma): Beden,
vücud, cisim- Τροπή (Tropî): çevirme, döndürme, devirme, geri dönme.
Hipofiz bezinin ön lobu tarafından salgılanan büyüme faktörü.
Spastik: Σπαστικός (Spastikôs). Σπάνω (Spâno): Kırmak, koparmak,
çatlamak, kırılmak, yorulmak. Kaslarda spazmın veya katılığın mevcut olduğu
bir durumla birlikte görülen, büzülen anlamında.
Spastisite: Σπαστικία (Spastikîa). Σπάνω (Spâno): Kırmak,
koparmak, çatlamak, kırılmak, yorulmak. Kaslarda spazmın veya katılığın
mevcut olduğu bir durumla birlikte görülmesi, büzülme anlamında.
Spazm: Σπασμός (Spasmôs). Konvülsiyon şeklindeki istemdışı kas
hareketleri; büzülme-kasılma.
Spazmolitik: Σπασμολυτικός (Spasmolitikôs). Σπασμός (Spasmôs):
Spazm-Λυσις (Lisis): Çözülme, Çözüm, erime. Spazm çözücü, spazm giderici.
Spazmotik: Σπασμοτικός (Spasmotikôs). Spazm oluşturucu.
Sperma: Σπέρμα (Spêrma). Men’i hayvancığı, tohum, Çekirdekçik.
Spermatik: Σπερματικός (Spermatikôs). Spermlere ait olan, sperm
taşıyan.
Spermatogenez: Σπερματογωνια (Spermatogοnia). Σπέρμα (Spêrma):
Tohum, çekirdek, men’i hayvancığı-Γενέοθαι (yenêothe): Oluş, olma. Sperm
oluşumu.
Spermatore: Σπερματορηα (Spermatoria). Σπέρμα (Spêrma): Men’i
hayvancığı, tohum, Çekirdekçik- Ρηα (Ria): Akıntı. İstemsiz olarak men’i
akımı.
Spermatozoon: Σπερματοζωo (Spermatozoo). Σπέρμα (Spêrma). Men’i
hayvancığı, tohum, Çekirdekçik-Ζώο (Zôo): Hayvan. Olgun erkek (Eril) üreme
hücresi.
Spirillum: Σπειριλλο (Spirilo). Σπεïρα (Spîra): Çete, hizb,
helezon, sütun başı süsü anlamlarında. Bir bakteri çeşidi. Hücreler küçük,
helezon şeklindedirler. Suda ve organik maddelerde bulunur. Fâre Isırığı
Hastalığı adı verilen hastalığa da bu bakteri sebeb olur.
Spiroketa: Σπειροκυτιον (Spirokition). Σπεïρα (Spîra): Çete, hizb,
helezon, sütun başı süsü anlamlarında-Κυτίον (Kitîon): Muhafaza. Helezonî
bir bakteri türü. Örn. Spirocheta Pallida.
Spiroketemi: Σπειροκυταιμία (Spiroketemîa). Σπεïρα (Spîra): Çete,
hizb, helezon, sütun başı süsü anlamlarında-Κυτίον (Kitîon): Muhafaza- Αιμα
(Ema): Kan. Kan dolaşımında spiroketlerin bulunması. Bu tür bakteriemi,
Sifilis’in (Frengi) sekonder (İkincil) devresinde ve Sifilitik Foetus’ta
(Frengili Cenin) mevcuttur.
Splankektomi: Σπλαχνεκτομη (Splahnektomi). Σπλάχνο (Splâhno):
Merhâmet, şefkât, acıma, koruma, iç organ (Lat. Viscera)-Εκτομη (Ektomi):
Cerrahî olarak çıkarma. Splanknik sinirlerin cerrahî olarak çıkarılması.
Böylece iç organlar sempatik uyaranlardan yoksun kalırlar. Amaç sürekli iç
organ ağrılarını veya hipertansiyonu gidermektir.
Splanknik: Σπλαχνικη (Splahniki). Σπλάχνο (Splâhno): Merhâmet,
şefkât, acıma, koruma, iç organ (Lat. Viscera). İç organlarını
ilgilendiren, iç organları besleyen-destekleyen.
Splanknoloji: Σπλαχνολογία (Splahnologîa). Σπλάχνο (Splâhno):
Merhâmet, şefkât, acıma, koruma, iç organ (Lat. Viscera)- Λόγος (Lôgos):
Bilim, bilgi, kelâm. İç organları inceleyen bilim dalı.
Splen: Σπλήνα (Splîna). Dalak. Diafragma’nın (Gőğűs boşluğu ile
karın boşluğunu birbirinden ayıran bölűt) hemen alt bölümünde yer alan
vasküler (damarsal) ve lenfoid (akkansal) yapıda bir iç organ. Mide’nin
arkasında ve Pankreas’ın kuyruk kısmının yakınında bulunur. Şiddetli
enfeksiyonlarda büyür. Ingilizce ‘Spleen’ (Spliin), Fr; ‘Lien’ (Lien).
Splenektomi: Σπληνεκτομη (Splinektomi). Σπλήνα (Splîna):
Dalak-Εκτομη (Ektomi): Cerrahî olarak çıkarma. Dalağın cerrahî olarak
çıkarılması.
Splenit: Σπληνειτις (Splinitis). Σπλήνα (Splîna): Dalak-Ειτις (İtis):
İltihâbî durum.
Splenogram: Σπληνογραμμα (Splinograma). Σπλήνα (Splîna):
Dalak-Γραμμα (Grama): Harf. Dalağın radyolojik olarak incelenmesi.
Splenomegali: Σπληνομεγαλι (Splinomegali). Σπλήνα (Splîna):
Dalak-Μεγαλωνω (Megalono): Büyümek, büyük göstermek, izâm etmek. Dalak
büyümesi.
Spondil: Σπόνδυλος (Spôndilos). Omur, vertebra.
Spondilartrosis: Σπόνδυλαρθροσις (Spôndilarthrosis). Σπόνδυλος (Spôndilos):
Omur-Άρθρωση (Ârthrosi): Eklem, mafsal-Ωσις (Osis): Durum, hâl.
Spondilitis: Σπόνδυλειτις (Spôndilitis). Σπόνδυλος (Spôndilos):
Omur, vertebra-Eιτις (İtis): İltihâbî durum. Omur yangısı.
Spondilolistesis: Σπονδυλολίσθησις (Spondilolîsthisis). Σπόνδυλος
(Spôndilos): Omur, vertebra- Όλίσθησις (Ôlisthisis): Kayma. Bel omurlarının
öne doğru yer değiştirmesi.
Spondiloz: Σπονδυλωσις (Spondilosis). Σπόνδυλος (Spôndilos):
Omur, vertebra- Ωσις (Osis): Durum, hâl. Genelde Spondilosis Deformans
(Biçim bozucu Omur durumu) hastalığı olarak bilinir. Vertebral disklerin
(Omursal Yastıklar) dejenerasyonu (yozlaşması) ve disklerin çevresel
kısımlarında yeni kemik oluşumlar teşekkülü ile karakterize olan hastalık.
Osteo-arthritis of spine (Omurun osteo-arthriti) olarak da adlandırılır.
Spor: Σπόρος (Spôros). Tohum, tâne, çekirdek. Bazı bakterilerin
yaşam siklusunda (döngüsünde) mevcut olan belirli bir devre. Bakteri
hücresi bu devrede kapsüllü bir şekil alır ve metabolizması hemen hemen
tamâmen durur. Bu sporlar, ısı, kuruluk gibi çevresel şartlara karşı aşırı
derecede dayanıklıdırlar. Bu tür bakterilerden Chlostiridium Tetani
(Tetanos bakterisi) ve Chlostiridium Botulinum’un (Besin zehirlenmesi
etkeni olan bakteri) önemi çok fazladır.
Sporadik: Σποραδικη (Sporadiki). Σπορά (Sporâ): Ekim, tohum atma,
tohum savurma. Dağılmış durumda olan, bazı ayrı vak’âlar şeklinde ortaya
çıkan, Epidemik nitelikte olmayan.
Sporotrikoz: Σποροτριχωσις (Sporotrihosis). Σπόρος (Spôros).
Tohum, tâne, çekirdek-Tριχα (Triha): Kıl-Ωσις (Osis): Durum, hâl. Bir
yarada, sporotrix mantarlarının üremesine bağlı olarak gelişen mikoz
(mantar enfeksiyonu). Lenfanjit (Akkan damarlarında iltihâb) ve cild
altında ağrısız granülomlar (tânevî şişlikler) oluşur. Genelde, toprakla
uğraşanlarda görülür.
Sporotriks: Σποροτριχα (Sporotriha). Σπόρος (Spôros). Tohum,
tâne, çekirdek-Tριχα (Triha): Kıl. Bir tür mantar.
Stafilokok: Σταφυλοκοκκος (Stafilokokos). Σταφυδη (Stafidi):
Üzüm-Kοκκός (Kokôs): Dâne, çekirdek. Üzüm salkımına benzeyen bir bakteri
grubu (kok formunda). Gramm (+)tirler. Saprofit (Çürükçül) veya paraziter
(asalak biçiminde) nitelikte olabilirler. Küçük pyojenik (irin oluşturan)
enfeksiyonların çoğunda, etken organizma olarak rol oynarlar. Örn.
Stafilokokus Aurum.
Stafiloma: Σταφυλωμα (Stafiloma). Σταφυδη (Stafidi): Üzüm- Ωμα
(Oma): Tümör, ur. Gözde, Kornea veya Sklera’nın çıkıntı teşkil etmesi.
Statoakustik: Στατο-ακουστικι (Statoakustiki). Στατος (Statos):
Dengeye ilişkin- Ακουστικος (Akustikos): İşitmeye ilişkin. Örn.
Nervus Stato-acousticous. Sekizinci kafa çifti. İşitme ve denge
siniri.
Staz: Στασις (Stasis). Durma, duraklama, hareketin durması.
Steatore: Στεατορηα (Steatoria). Στεαρ (Stear): Yağ- Ρηα (Ria):
Akıntı. Çeşitli absorbsiyon (emilim) bozukluklarına bağlı olarak, gaitanın
(dışkının) açık renk yağlı bir görünüm kazanması.
Stegomiga: Στεγομυίγα (Stegomiîga). Στέγη (Stêgi): Dam,
çatı-Μυïγα (Miiga): Sinek. Bir sivrisinek türü. Bazıları sıtma hastalığının
bulaşmasında rol oynar.
Stenosis: Στενότης (Stenôtis). Darlık. Örn. Aort Stenozu.
Stenotik: Στενοτικός (Stenotikôs). Dar.
Stereo: Στερεός (Stereôs). Kuvvetli, sağlam, katı, sert, kâvî.
Stereofonik: Στερεοφωνικη (Stereofoniki). Στερεός (Stereôs):
Kuvvetli, sağlam, katı, sert, kâvî- Φωνή (Fonî): Ses. Sert sesli, güçlü
sesli.
Stereometri: Στερεομετρία (Stereometrîa). Στερεός (Stereôs):
Kuvvetli, sağlam, katı, sert, kâvî- Μετρον (Metron): Ölçü, ölçme. Sertlik
ölçümü.
Stereoskopi: Στερεοσκοπία (Stereoskopîa). Στερεός (Stereôs):
Kuvvetli, sağlam, katı, sert, kâvî-Σκοπευω (Skopevo): Bakmak, muâyene
etmek, gözlemek. Sağlamlık muâyenesi.
Stereotaksi: Στερεοταξις (Stereotaksis). Στερεός (Stereôs):
Kuvvetli, sağlam, katı, sert, kâvî-Ταξις (Taksis): Düzen, nizâm, asayiş,
sıra, saf, sınıf. Katı nizâm, sert düzen. Stereotaktik Cerrahî: Paralysis
Agitans, Multiple Sclerosis (MS) gibi hastalıklarda, beynin önceden tesbit
edilen bölgelerine elektrod ve kanüller yerleştirilmesi ve böylelikle
uygulanan deneysel tedâvi yöntemi.
Stereotipi: Στερεοτυπια (Stereotipia). Στερεός (Stereôs):
Kuvvetli, sağlam, katı, sert, kâvî- Τύπος (Tîpos): Alâmet, nişâne, model,
örnek, kalıp, usûl, kaide, muamele, şekil, tip, basın, matbuat.
Kuvvetli-sağlam işâret, kuvvetli tip, sağlam örnek olma.
Sterno (Sternum). Στέρνο (Stêrno). Göğüs, Göğüs kemiği, Döş,
Sine, İman tahtası. Lâtince’ye Sternum olarak geçmiştir. Göğüs kemiği. Bir
hançer biçiminde olan sapı (Xiphoid), gövdesi ve ucu bulunan dar, yassı bir
kemik. Musculus Sternokleidomastoideum (Sternum, Klavikula ve mastoid
çıkıntıya bağlanan boyun kası).
Sternokleidomastoid: Στερνοκλειδομαστοειδη (Sternoklidomastoidi).
Στέρνο (Stêrno): Göğüs, Göğüs kemiği, Döş, Sine, İman tahtası- Kλεις (Klis):
Anahtar, kilit, anahtar dişi-Μαστος (Mastos): Meme- Ειδος (İdos): Nevi,
tür, cins, şekil, suret. Sternum (Göğüs kemiği) ve Klavikula (Köprücük
kemiği) ile Temporal kemikteki (Şakak kemiği) processus mastoideus (Memesi
çıkıntı) arasında yer alan boyun kası.
Sternotomi: Στερνοτομη (Sternotomi). Στέρνο (Stêrno): Göğüs,
Göğüs kemiği, Döş, Sine, İman tahtası-Τομη (Tomi): Kesi, kesit, insizyon.
Sternum’un kesilmesi.
Steroid: Στεροειδη (Steroidi). Στερεός (Stereôs): Kuvvetli,
sağlam, katı, sert, kâvî- Ειδος (İdos): Şekil, tür, nevi, cins, biçim,
suret. Tabiî olarak bulunan ve yapıları kolesterole benzeyen bir grup
madde. Cinsiyet hormonları, Adrenal Korteks hormonları, Safra asidleri hep
bu yapıda olan maddelerdir.
Stetoskop: Στηθοσκοπώ (Stitoskopô). Στιθος (Stithos): Göğüs,
meme-Σκοπός (Skopôs): Bakan, muâyene eden. Vücut seslerini, özellikle Kalb
ve Göğüs seslerini, dinlemeye yarayan cihaz.
Stigmata: Στίγματα (Stîgmata). Στίγμα (Stîgma): Nişân, benek,
damga, leke, işâret. Konjenital (Doğumsal) anomalilere (çarpıklıklara) ait
özel morfolojik (şeklî, dış görünümsel) işâretler.
Stiloid: Στυλοειδη (Stiloidi). Στύλος (Stîlos): Sütun- Ειδος (İdos):
Tür, nevi, suret, şekil. Uzun ve sivri olan. Kalem ucu biçiminde olan. Örn.
Processus Stiloideus (Sivri çıkıntı).
Stoma: Στόμα (Stôma). Ağız. Tıp terimi olarak kullanılır.
Stomaki: Στομάχι (Stomâhi). Mide. Latince’ye ve daha sonra da
diğer Batı dillerine buradan geçmiştir. Lat. Stomachus, Venter, Gaster, Fr;
Estomac (Estoma), İng; Stomach (Stomıç).
Stomakis: Στομαχικός (Stomahikôs). Mideyle ilgili anlamında olup,
anlam genişlemesiyle, iştah açıcı maddeler mânâsına.
Stomatit: Στοματειτις (Stomatitis). Στόμα (Stôma): Ağız-Ειτις (İtis):
İltihâbî durum. Ağız iltihâbı.
Stomatoloji: Στοματολογία (Stomatologîa). Στόμα (Stôma): Ağız-
λόγος (Lôgos): Bilim, bilgi, kelâm. Ağızbilim.
Strabismus: Στραβισμός (Stravismôs). Στράβος (Strâvos): Eğri,
çarpık, yanlış, şaşı, şehlâ. Şaşılık, İng; Squint, Fr; Strabisme.
Strangülasyon: Στραγγαλισμός (Stragalismôs). Στραγγαλισμός (Stragalismôs):
Boğma, boğulma. Dolaşımın aksamasına sebeb olacak derecede daralma,
boğulma.
Strangüri: Στραγγουρία (Stragurîa). Στράγγıσμα (Strâgisma):
Süzme, damlatma-Ουρον (Uron): İdrar. Yavaş (ve ağrılı) idrar yapma.
Streptokoküs: Στρεπτοκοκκος (Streptokokos). Στρέφω (Strêfo):
Döndürmek, çevirmek, bükmek- Kοκκός (Kokôs): Dâne, çekirdek. Bir bakteri
türü. Gramm (-)tirler. Çoğu zaman muhtelif uzunlukta zincirler
oluştururlar. Saprofit (Çürükçül) veya asalak olarak yaşayabilirler. Güçlü
exotoxinleri (Dış zehirleri) olanlar vardır. Birçok tonsillit (Bademcik
iltihâbı), Erisipel, Akut Romatizma, Glomerulonefrit ve yara
enfeksiyonlarında rol oynarlar.
Streptoliz: Στρεπτολυσις (Streptolisis). Στρεπτοκοκκος (Streptokokos):
Bir tür bakteri-Λυσις (Lisis): Erime, çökme, çözülme, çözünüm.
Streptokoklar’ın çökmesi.
Streptolisin: Στρεπτολυσινη (Streptolisini). Στρεπτοκοκκος (Streptokokos):
Bir tür bakteri-Λυσις (Lisis): Erime, çökme, çözülme, çözünüm. Streptokok
çöktürücü.
Streptotriks: Στρεπτοτριχα (Streptotriha). Στρέφω (Strêfo):
Döndürmek, çevirmek, bükmek-Τριχα (Triha): Kıl, tűy. Gerçek dallanma
gösteren bir bakteri türü.
Strongiloides: Στρογυλλος (Strogilos). Yuvarlak anlamında.
İnsanlarda hastalık yapan barsak solucanları için kullanılan bir terim.
Strongiloidiaz: Στρογγυλιασις (Strogiliasis). Στρογυλλος (Strogilos):
Yuvarlak-Ιασις (İasis): Durum, hâl. Strongilodies Stercoralis adı verilen
bir barsak solucanı tarafından oluşturulan paraziter hastalık. Asalak,
nemli toprağa temâs eden cild yüzeyinden veya mukozalardan insan vücuduna
girer.
Stroma: Στρώμα (Strôma). Tabaka. Katman, yatak. Bir oluşumun
temel veya interstisyel (dokulararası) maddesi.
-Ş-
Şankr: Καρκίνος (Karkînos). Yengeç, kanser. Önce Latince’ye
‘Cancer’ (Kanser), oradan da Fransızca’ya ‘Chancre’ (Şankr) biçiminde geçen
kelimenin aslı Yunanca ‘Karkino’ (Yengeç) kelimesidir.Yerel Lenf bezinin
şişmesiyle birlikte gelişen primer (birincil) Sifilis (Frengi) űlseri.
Ağrısız, sert ve ileri derecede enfeksiyözdűr.
Şankroid: Καρκινο[Jerky1]ηδη
(Karkinoidi). Yengeçsi, kansersi. Καρκινο (Karkino): Yengeç, kanser- Ειδος
(İdos): Şekil, biçim, suret, cins, nevi. Şankr biçiminde olan, şankrımsı,
şankrvârî. Ilıman iklimlerde rastlanan bir hastalık. ‘Soft-sore’ (Yumuşak
çıban) olarak da bilinir. Penis ve Vulva’da çok sayıda ağrılı lezyonlara
sebeb olur. Enfeksiyon etkeni ‘Ducrei basili’dir.
Şilit: Χειλιτις (Hilitis). Χειλος (Hilos): Dudak- Ειτις (İtis):
İltihâbî durum belirten bir sonek. Dudakların iltihâbî durumu.
Şiloplasti: Χειλοπλαστια (Hiloplastia). Χειλος (Hilos): Dudak-
Πλασσεω (Plaseo): Şekillendirmek, şekil vermek. Dudakların cerrahî yöntemle
şekillendirilmesi.
Şilotoraks (Kilothoraks): Χυλοθορακ(α)ς (Hilothorak-a-s). Χυλος (Hilos):
Usâre, özsu- Θορακ-α-ς (Thorak-a-s): Göğüs boşluğu, göğüs bölgesi. Ductus
Thoracicus adlı lenf damarından Plevral boşluğa hilos (usâre) sızması.
Şilozis: Χειλοσις (Hilosis). Χειλος (Hilos): Dudak- Ωσις (Osis):
Durum, hâl. Ağız köşelerinde (Commissura Labiorum) meydana gelen
maserasyonlar (ezik, küçük yırtık). Daha sonra, fissuralara (çatlaklar)
dönüşür.
Şilüria (Kilüria): Χυλουρια (Hiluria). Χειλος (Hilos): Usâre,
özsu- Ουρον (Uron): İdrar. İdrarda hilos bulunması hâli.
Şimi (Şimo-Kimos-Kimüs): Χυμος (Himos). Özsu, Usâre, tabiî
su, saf su. Mide’den Duodenum’a (Onikiparmak barsağı) geçen asit nitelikte
kısmen sindirilmiş gıda bulamacı.
Şiropompioliks: Xειροπομπολυξ (Hiropoboliks). Ηερι (Heri): El-
Πομπολυξ (Poboliks): Kabarcık. El derisinde ve özellikle parmaklarda
meydana gelen simetrik erüpsiyonlar (ifrâzat). Küçük veziküllerin teşekkülü
ile, yanma ve kaşınma hissiyle karakterize bir tablo.
Şiropodi: Xειροποδι (Hiropodi). Ηερι (Heri): El- Ποδι (Podi):
Ayak. El ve ayaklarda bulunan nasırların, iltihâbî durumların ve tırnak
problemlerinin tedavisi.
Şizofreni: Σκυζοφρενια (Skizofrenia). Σκυζω (Skizo): Yırtma,
Yırtılma, parçalanma- Φρένα (Frena): Şuur, bilinç. Şuur parçalanması,
düşünce yarılması. Gerçeklikten kopma ve aşırı derecede (fakat az da olsa
sistematik olarak) hayal üreterek kendine dönme durumu. Bilinçdışı istek
(id), çoğalarak, düşünceler arası duygusal (kavramsal değil) ilişkiler,
mantıkdışı, karmaşık düşünce bağlantıları kurarak bilince egemen olur.
Şizofrenik dilin bu anlamda, şiirle enteresan bir benzerliği vardır.
Şizofreni ilk kez 1896 yılında Kraepelin tarafından tarif edildi ve
Dementia Praecox (Erken Bunama) adı verildi. Şizofreni ismi ilk kez 1911
yılında Bleuler tarafından kullanıldı. 4 tipi mevcuttur: 1-S. Simplex:
(Latince; Basit): Hasta inaktif, içine kapanık, münzevî ve duygusuz bir
durumdadır, 2-Katatonik: (Κατά [Katâ]: Göre, tarafa, aleyhinde-Τονος [Tonos]:
Kuvvet-kudret, durum, gerginlik, dirilik). Zaman zaman uyuşukluk devreleri
ile yer değiştiren eksitasyon (uyarma, uyarılma, dürtülme) fazları
mevcuttur. Ayrıca hastada bir kas katılığı (rigidité) mevcuttur, 3-Paranoid:
(Παρα [Para]: Yanında-Νους [Nus]: İlk Akıl, Akıl, Hâfıza, İlk devindirici,
Devindirici akıl. Aklî melekenin işleyişinde görülen bir bozukluk. Bir tür
akıldışılık, aşırı kuşkuculuk-Ειδος [İdos]: Suret, cins, şekil. Paranoya
benzeri). Düşünce bozuklukları ve sapmaları, gâyesizce yapılan hareketler
ve konuşmlarla karakterizedir, 4-Hebefrenik: (Χεβε [Heve]: Ergenlik, buluğ,
Yunan mitolojisinde bir varlıðın isminden műlhem- Φρένα (Frêna): Şuur,
bilinç. Ergenlik dönemi şuurluluğu, deli-doluluk, çılgınlık). Düşüncelerde
dağınıklık, davranış ve konuşmalarda mânâsızlıkla karakterize olup garip
kuruntular ve halüsinasyonlar (sanrılar) ortak karakter olarak meydana
çıkar.
Şizofrenik: Σκυζοφρενικη (Skizofreniki). Şizofreniye değgin,
Şizofreniyi ilgilendiren.
Şistosoma: Σχίστοσωμα (Shîstosoma). Σχίσμα (Shîsma) veya Σχισμή (Shismî):
Yarık, yırtık, ihtilâf- Σωμα (Soma): Vücud, gövde, beden, cisim. İnsanlarda
hastalık meydana getiren bir çeşit trematod. Örn, Schistosoma Japonicum.
Şistosomiaz: Σχίστοσωμιασις (Shîstosomiasis). Σχίσμα (Shîsma)
veya Σχισμή (Shismî): Yarık, yırtık, ihtilâf- Σωμα (Soma): Vücud, gövde,
beden, cisim- Ιασις (İasis): Durum, hâl. İnsanlarda görülen Şistosoma
enfestasyonu (çoklu enfeksiyon). Enfekte suların içilmesi veya bu sularda
banyo yapılması ile bulaşır. Karakteristik semptomu hematüri’dir (kan
işeme)
Önceki
A
B,C,B
E,F
G,H
İ,J,K
L,M
N,O,Ö
P
R,S
T,U,Y,Z
Sonraki
Ana Sayfa
|