|
Gebelikte Deri Hastalıkları
|
Gebelikteki yoğun endokrin aktivite, organizmada birçok fonksiyonel
ve yapısal değişiklere neden olmaktadır. Gebelik süresince bazı deri
değişiklikleri ve çeşitli erüpsiyonlar da ortaya çıkmaktadır. Ancak
bu deri değişikliklerinin çoğu o kadar sık olarak görülmektedir ki,
melasma ve stria distensa gibi tabloların anormal olarak
değerlendirilmeleri mümkün olamamaktadır.
(Kaynak: Prof.Dr.Süleyman Pişkin
http://spiskin.trakya.edu.tr/ ) |
Bu
olağan değişikliklerin yanı sıra oldukça seyrek olarak karşılaşılan ve
etyolojileri yalnızca hormonal değişikliklerle açıklanamayacak bir takım
spesifik tablolar da vardır. Bunların gelişiminde ise daha çok immün
mekanizmaların rolü üzerinde durulmaktadır. Ayrıca gebelik, önceden varolan
birtakım dermatozları olumlu veya olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Klinik
yaklaşım yönünden, gebelerin herhangi bir dermatolojik hastalığa herhangi
bir kişi kadar yakalanma riskleri olduğu da unutulmamalıdır.
Gebelikteki Olağan Deri Değişiklikleri Nelerdir?
Pigmentasyon artışı hemen her gebede söz konusu olup, esmerlerde sarışınlara
oranla daha fazladır. Bu durum, melanosit stimülan hormona (MSH) bağlı
jeneralize bir melanozis halidir. Meme başı, areolalar ve genital bölge gibi
zaten pigmente olan alanlar daha da koyulaşır. Gebelikte görülen en belirgin
pigmentasyon değişikliği gebelik maskesi (kloasma, melasma) olarak bilinen
durumdur. Gebeliğin ikinci yarısında ve %50-70 gebede görülür. Alın,
şakaklar ve yüzün orta kısmında, kaba simetri gösteren düzensiz, keskin
sınırlı, maske şeklinde bir koyulaşma tarzındadır. Doğumdan sonra yavaş
yavaş solar, az sayıda olguda ise tamamen kaybolur. Gebelikte ayrıca,
pigmente nevusların sayısında artış da görülebilir.
Gebelik sırasında anagen follikül oranındaki artışa bağlı olarak saç
gelişiminde bir artış söz konusudur.
Stria distansea, gebelerin %90’ında gözlenen bir değişiklik olup, adrenal
kortikal aktivitenin artışına bağlı olduğu düşünülmektedir. En çok karın,
kalça, glutealar ve bazen de meme üzerinde gelişir.
Vasküler değişiklikler, gebelerde yüksek östrojen düzeylerine bağlıdır.
Spider anjiomalar ve palmar eritem, gebelerin %70’inde görülürler ve
postpartum beş ay içerisinde kaybolurlar. Çok daha seyrek olarak glomus
tümörleri veya hemanjiomlar gelişebilir veya önceden varolanlar büyüme
gösterebilir.
Gebelik sırasında, sebum salgısında artış, apokrin ter bezi aktivitesinde
azalma, yüz ve ekstremitelerde ödem, molluskum fibrozum tarzında
papillomatöz gelişimler, dişetlerinde hiperemi ve bazen hipertrofi ile
seyreden jinjivit hali gebelikte gözlenen ve olağan olarak
nitelendirilebilecek diğer değişikliklerdir.
Gebeliğin Deri
Hastalıkları Üzerine Etkileri Nelerdir?
Kandidiyazis, lepra, herpes simpleks, kondiloma aküminata gibi hastalıklar,
gebelikte hücresel immünitenin bozulması nedeniyle daha sık gelişmekte ve
daha şiddetli seyretmektedirler.
Akrodermatitis enteropatika, porfirya kutanea tarda gibi bazı tablolar,
gebelikte östrojen düzeylerinin yüksek oluşundan olumuz olarak
etkilenmektedirler.
Pemfigus vulgaris ve pemfigus vejetans olguları da gebelikte şiddetlenme
gösterebilecekleri gibi, ilk kez gebelikle ortaya çıkan olgular da
bildirilmiştir.
Malign melanom olgularında gebelikte hızlı bir kötüleşme, doğum sonrasında
ise remisyon bildirilmekle beraber farklı görüşler de mevcuttur.
Akne vulgaris, atopik dermatit gibi hastalıklar, gebelikte düzelme
eğilimindedirler.
Psoriasis, SLE gibi hastalıklar, gebelikte her iki yönde de
etkilenebilmektedir.
Gebelik Dermatozları Nedir?
Bazıları çok iyi tanımlanmış olan bir grup erüptif tablo, yalnızca gebelerde
görülmeleri nedeniyle gebelik dermatozları olarak sınıflandırılırlar.
1.Herpes
gestasyones:
|
Gebeliğin herhangi bir zamanında gözlenen, şiddetli kaşıntılı, her
gebelikte yineleme eğiliminde olan, polimorf lezyonlarla karakterli
bir tablodur. Hastalığın başlangıç lezyonları genellikle eritemli
ve/veya ürtikaryen bir zemin üzerinde gelişen papüloveziküller
şeklindedir. Plaklar, hedef tarzında lezyonlar ve annüler görünümde
ödemli papüller bulunabilir. |
Bu lezyonlar, giderek yerlerini veziküllere ve büllere bırakırlar. Çok
kaşıntılı olduklarındsan krut ve ekskoriyasyon izleri bu belirtilere eşlik
edebilir. 41o C’ye varabilen yüksek ateş ve halsizlikle genel durum bozulmuş
olabilir. Olguların çoğunda lezyonlar göbek çevresinden başlar ve
birbirleriyle birleşen polisiklik halkalar oluşturarak tüm karna, femoral
bölgeye ve ekstremitelere yayılır. Avuç içleri, ayak tabanları, göğüs ve
sırt da sıklıkla tutulur.
Hastalıkta %30 fetal mortalite bildirilmiştir. Düşük doğum ağırlığı riski de
yüksek olarak bulunmuştur. Hastalık, doğumdan sonra 1-2 ay içerisinde
spontan olarak düzelir. Tedavide, ıslak kompres uygulaması ile birlikte
düşük etkili topikal kortikosteroidler ve sistemik antihistaminikler çoğu
olguda yeterlidir. Büllöz dönemde sistemik kortikosteroid kullanılması
gerekmektedir.
Histopatolojide subepidermal bül görülür. Direkt immünfloresan incelemede
bazal membran zonunda lineer C3 birikimi, ayrıca olguların yarısında IgG
birikimi; indirekt immünfloresan incelemede olguların %75’inde bazal membran
zonuna karşı gelişmiş IgG antikorları saptanır.
2.İmpetigo
herpetiformis:
|
Hastalık, gebeliğin jeneralize püstüler psoriasisi olarak da
bilinir. Genellikle üçüncü trimestirde ortaya çıkar. Klinik tablo
büyük ölçüde jeneralize püstüler
psoriasis
ile uyumlu olup püstüller hemen daima sterildir. İlk lezyonlar
daha çok kasıklar olmak üzere fleksuralardan başlayan, simetrik
yerleşimli, eritemli plaklardır.Daha sonra bu plakların üzerinde,
birbirleriyle birleşme eğiliminde olan püstüller belirir. |
Kaşıntı pek yoktur; genel durum bozuktur, ateş, titreme, halsizlik, bulantı,
kusma, diyare eşlik edebilir. Maternal mortalite, fetal mortalite ve
morbidite riski yüksektir. Hastalık, genellikle doğumdan sonra spontan
olarak iyileşir. Tedavide esas olarak sistemik kortikosteroid uygulaması
gereklidir. Topikal olarak ıslak pansumanlar, kortikosteroidler
kullanılabilir. Sonraki gebeliklerde tekrarlama riski yüksektir.
Histopatolojide karakteristik olarak, epidermisdeki spongiyoz odaklarında
polimorf nüveli nötrofil birikimi görülür.
3.Polimorf
Gebelik Erüpsiyonu:
|
Genellikle üçüncü trimestirin sonlarına doğru ortaya çıkan, çok
kaşıntılı, esas olarak papüller ve ürtikaryen plaklarla karakterli,
polimorf kezyonlu bir tablodur. Genellikle stria distensa üzerinde,
1-2 mm çapında eritemli papüllerle başlar. Bunlar kısa zamanda
birbirleriyle birleşerek, göbeği merkez alan, geniş, eritemli
plaklar oluştururlar, daha sonra gluteal ve femoral bölgelere
yayılırlar. Bazı olgularda veziküller ve büller de gelişir. |
Tablo, postpartum olarak birkaç hafta içerisinde spontan olarak iyileşir;
sonraki gebeliklerde yineleme riski %50’dir. Hastalıkta hem maternal hem de
fetal mortalite ve morbidite riski artmıştır. Tedavide, hafif olgularda
topikal, şiddetli olgularda sistemik kortikosteroidler kullanılır.
Histopatolojisi spesifik değildir.
4.Pruritus
gravidarum:
|
En
önemli özelliği şiddetli kaşıntı olan ve lezyon olarak sadece
kaşıntıya bağlı ekskoriyasyonların bulunduğu bir tablodur.
Kaşıntının nedeni kolestaz sonucu düzeyleri yükselen safra
asitleridir. Hastalık genellikle son trimestirde başlar. İlk belirti
kaşıntıdır, abdomenden ve glutelardan başlar, daha sonra jeneralize
olur. Primer lezyon yoktur, sadece kaşıntıya bağlı olarak
ekskoryasyonlar ortaya çıkar. Çoğunlukla iştahsızlık, bazen bulantı,
kusma olur. |
Kaşıntının başlamasından 2-4 hafta sonra idrar renginde koyulaşma, açık
renkli dışkı ve hepatomegali ile tipik kolestatik ikter kliniği gelişebilir.
Serum bilirubin düzeyi çoğu olguda yükselir.
Kaşıntı ve kolestaz doğumdan sonraki ilk hafta içinde düzelir. Sonraki
gebeliklerde yineleme olabilir. Maternal ve fetal mortalite ve morbidite
riski yoktur. Tedavide çoğu olguda, yağlı preparatların topikal olarak
uygulanması yeterli olur; sistemik antihistaminikler ancak bazı olgularda
yarar sağlar.
5.Diğer
Tablolar
Prurigo
gestasyones, papüler gebelik dermatiti, otoimmün progesteron dermatiti,
pruritik gebelik dermatiti, gebelikte çok nadir olarak görülen iyi
tanımlanmamış tablolardır.
Gebelerde Dermatolojik Tedavi Nasıl Yapılır?
Gebelikte kullanılan ilaçlar fetusu direkt veya indirekt olarak
etkileyebilirler. Bu olumsuz etkiler gerek gebeliğin devresi, gerekse de
ilacın dozu ve plasentadan geçişi ile ilgilidir. Organogenezis dönemi olan
3-8. haftalar arası, teratojenik etki yönünden en kritik dönemdir. 2. ve 3.
trimestirde kullanılan ilaçların ise teratojenik olmaktan çok, normal olarak
oluşmuş fetal doku ve organların gelişimi ve fonksiyonları ile gebeliğin
seyri üzerinde olumsuz etkileri olacaktır.
Genel popülasyonda %4-6 arasında doğumsal anomali bildirilmiştir. Doğumsal
anomalilerin %5 kadarından çevrede bulunan kimyasal atıklar ve ilaç
kullanımı sorumludur; oral antidiyabetikler, oral antikoagülanlar,
antikonvülsifler en sık saptanan ilaçların başında gelir.
Sistemik emilimi olan ilaçların fetusa etkilerinin riske dayalı sınıflaması
FDA tarafından belirlenmiştir. Buna göre ilaçlar beş grup içerisinde
değerlendirilmektedir:
A-Gebeler üzerindeki çalışmalar birinci trimestirde fetusa yönelik herhangi
bir risk göstermemiş, diğer dönemlerde de riske yönelik bir kanıt
saptanmamıştır.
B-Laboratuvar hayvanları üzerindeki deneylerde fetal risk saptanmamıştır.
Ancak hamile kadınlarda kontrollü çalışma yoktur veya hayvan deneylerinde
olumsuz etki gözlenmiş olmakla beraber hamile kadınlardaki kontrollü
çalışmalarda gebeliğin hiçbir döneminde riske ait kanıt gözlenmemiştir.
C-İlacın potansiyel risklerine rağmen, hamile bir kadındaki kullanımı ile
belirgin bir yarar sağlanıyor olmalı ve laboratuvar ve hayvan deneylerinde
veya insanlar üzerinde yapılmış uygun çalışmalar bulunmamalıdır.
D-İnsanlarda potansiyel riskleri yönünden kanıtlar vardır. Buna rağmen
ilacın hamilelerde kullanımının potansiyel faydaları, potansiyel
risklerinden daha fazla olmalıdır.
X-Gebelerde kullanım riski, sağlayabileceği yarardan çok fazladır.
Laboratuvar hayvanlarında fetal anomaliler saptanmıştır. Gebelerde kullanımı
kontrendikedir.
Sistemik
Tedavi
Antihistaminikler: Klasik antihistaminikler B grubunda, modern
antihistaminikler C grubundadır. Genelde antihistaminiklerin ilk trimestir
dışında kullanımlarında kesin bir sakınca yoktur.
Sistemik kortikosteroidler: C grubundadır. Triamsinolon grubu ilaçların
diğerlerine göre daha riskli olduğu kabul edilmektedir.
Sistemik antifungaller: Griseofulvin ve ketokonazol C grubunda; flukonazol,
itrakonazol ve terbinafin D grubundadır.
Antibiyotikler: Ampisilin, sefalosporin, klindamisin, eritromisin, penisilin
gebelikte en güvenilir antibiyotiklerdir ve B grubunda yer alırlar.
Rifampisin, sülfonamid, gentamisin C grubunda; tetrasiklin D grubundadır.
Analjezikler: Asetaminofen, ibobrufen, naproksen ve indometazin B grubunda
yer almaktadırlar. İbobrufen, naproksen ve indometazin, prostoglandin
sentezi inhibitörleri olduklarından gebelikte kulanımları genellikle tavsiye
edilmez; ayrıca bu preparatlar, üçüncü trimestirde kullanıldıklarında D
grubuna girerler.
Retinoidler: Retinoidlerin özellikle yüksek dozlarının teratojenik etkileri
hayvan deneylerinde kanıtlanmış ve insanlarda çeşitli anomaliler
bildirilmiştir.
Topikal
Tedavi
Sistemik
tedavi ile karşılaştırıldığında, gebelerde topikal tedavi, derinin bariyer
etkisi nedeniyle daha güvenilir olmakla beraber yine de yarar/zarar oranı
gözönüne alınmalıdır. Gebelikte, özellikle ilk dört ay içerisinde, elde
toksisitesi ile ilgili kesin veriler bulunmayan topikal ilaçların
kullanımından kaçınılması önerilebilir.
Topikal kortikosteroidler gebelik boyunca kısa süreli ve oklüzyonsuz olarak
uygulanmalıdır. Potent topikal kortikosteroidlerin gebelik süresince
özellikle geniş alanlara uygulanılmasından kaçınılmalıdır. Triamsinolon,
halometason, deksametason, klobetazol butirat ve halsinonid içeren
preparatlar ise ilk trimestirde kullanılmamalıdır.
Topikal antifungallerin gebelik boyunca kullanımları sakıncalı görülmemekle
beraber, ketokonazol ve tiyokonazol hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır.
Ayrıca vajinal preparatların kullanımlarının sakıncalı olabileceği
bildirilmektedir.
Topikal antibiyotik kullanımı, tetrasiklin dışında sakıncalı değildir.
Antiseptik preparatlardan fenol ve iyot içerenlerin gebelikte kullanımları
sakıncalıdır. Klorheksidin ise ilk 4 ay kullanılmamalıdır.
Kaynak ;
Gebelikte Deri Hastaklıkları Hamilelikte Cilt Hastalığı
Tedavisi Gebelikte Sedef Psoriazis Psoriasis Allerjik Dermatit Ekzema Egzema
gebelikte Behçet Hastalığı Tedavisi
Geri
Varisler
Hamilelikte
Şişmanlık, Obezite
Hamilelikte
Masaj Güvenli Mi?
|
|
|